Paylaş

İNŞAAT'IN ORMAN KANUNLARI

Kategorisi :

           Öncelikle depremde vefaat eden kardeşlerimize Allah’tan (C.C.)  rahmet yakınlarına sabırlar dilerim. Allah (C.C.) yaralı kurtulan kardeşlerimize acil şifalar versin ve her şeyin kaybetmiş olan kardeşlerimizin yardımcısı olsun .
 Bu yaşanan felaketin sebeplerini ulusal kanallarda akademisyenler tarafından yorumlanmasını hep birlikte dinledik. Evet anlatılanlar çok önemli , tabi ki şöyle olması gerekir ,böyle olması gerekir evet doğru. Ama ne yazık ki bizim ülkemizde teoriyle uygulama birbirini genellikle pek tutmaz .Üniversite ile piyasa şartları birbirinden çok kopuk ilerliyor. Akademisyen hocalarımızın ,kanun yapıcılarının ve yönetmelikleri hazırlayan devlet görevlilerinin masa başı kanunlarını dinlediniz .Şimdi gelin ben size birde bu işin sahadaki kanunlarından bahsedeyim. Yani orman kanunlarından.
 

          Öncelikle beton dediğimiz malzeme bir karışım malzemesidir. Betonun gerçekten bir beton olabilmesi için bu karışımda kullanılan malzemelerin karışım oranları ve kalıba dökülüşü tekniğine uygun bir şekilde yapılmalı, fakat hazır beton öncesi bu oranlar el ile ayarlandığı için tekniğine uygun olamıyordu. Günümüzde hazır beton teknolojisi geliştiği için artık betonun standardizasyonunu sağlayabiliyoruz(Yani sağlanmak istenildiği zaman).
          2000 ‘lerden önceki yapı stoğumuzun geneli bu şekilde inşa edildi. Yani bu binalar o zamanki teknolojinin, o zamanki bilgi eksikliğine  ve tespiti zor olan iş ahlaksızlığına kurban gitti. Hazır betonun çıkışı daha erken dönemlere rastlar fakat ben burada yaygınlaşmasından bahsediyorum. Kimsenin savunuculuğunu yapmak istemem ama bu felakette illa her çöken binada ‘müteahhit malzemeden çalmış, deniz kumu kullanmış’ sözleri pek doğru değil. İllaki yapan vardır ama o dönemlerde gerçekten kanunlara uygun yapılan binalarda çökmüş olabilir.
Günümüze gelirsek teknoloji gelişti artık istersek sağlam binalar yapabiliyoruz.
Ama istersek …..
          Eskiden ya da bugün, değişmeyen bir duygunun esiri halindeyiz. Fakirlik korkusu….
Yaptığımız işleri daha hızlı yapalım, birim zamanda daha çok iş üretelim ve daha çok para kazanalım ki fakir kalmayalım. Bu işi daha özenli yaptığımda para kazanamam, zaten taktir edende yok. Aksine ’ Bu adam bu işi bilmiyor herhalde çok uzun sürdü’ diyecekler. Bu fakir kalma korkusu işimizi iyi yapmamıza engel haline geldi. Bas geç….
         Cahil daha cesaretli oluyor. İşi bilen adam daha temkinli oluyor. Neyazık ki uzunca bir süredir Cahiller parayla alimliği satın alabiliyorlar. İşte mevzumuzun asıl konusu paranın ve ilmin organizasyonu. Bu organizasyon sağlıklı bir şekilde işlemez ise bu felaketlerin sonunun geleceğini pek sanmıyorum. İnşallah son olur. Aşağıda sektörün dışında olanların bu konuyu biraz daha iyi kavrayabilmesi için bir şema sunuyorum. Bu şema fakirlik korkusunun bize neler yaptığının bir görselidir. Denetlemenin neden olması gerektiği gibi olamadığının görseli.

        Sizden bu şemaya bakarken dikkat etmenizi istediğim en önemli yer ‘kim kimin müşterisi).Bu şemada iş veren ve piyasada sayısı az olan kuralları koyar.
         Bir yapının süreci genellikle şu şekildedir;
Müteahhit mülk sahibiyle anlaştıktan sonra yapacağı binayı projelendirebilmek için mimara gelir. Mimar belediyenin kuralları ve mevzuat çerçevesinde müteahhitin de isteklerine göre mimari projeyi hazırlar. Mimar binanızın mekan organizasyonunu , pencere yerlerinizi, merdiven ve asansör yerlerini ve bunların boyutlarını, dış cephenizin nasıl görüneceğini ,bahçelerinizin şeklini ,boyutunu tasarlar. Yani mimar binanızın taşıyıcı sistemine, sağlam olup olmayacağına ,beton miktarına, içindeki demirin sayısına ve cinsine karar vermez .Veremez de zaten ,hem onun için eğitilmedi hem de resmi olarak inşaat mühendisliği diplaması yoksa, bunu yapamaz. Mimarın önceliği yaşam konforu ,mekanların kullanışlı ve estetik bir görünüşe sahip olmasıdır.
        Mimari proje çizildikten sonra sıra inşaat mühendisindedir. İnşaat mühendisi binanızın depreme dayanıklı ve sağlam olabilmesi için statik hesaplarını yapar ve bunu projelendirir. Eskiden İnşaat mühendisleri bu hesapları el ile yapıyorlardı. Ama artık bu hesaplar gayet profesyonel bilgisayar proğramları ile yapılıyor. Bu proğrama girilen değerler sağlıklı ise proğram size sağlam bir bina yapmanız için ne gerekli hepsini hesaplıyor. Ne kadar demir gideceğini ne kadar beton gerektiğini ve bunların nasıl uygulanacağını falan filan….
         Proğrama girilen veriler önceden yapılan zemin etütlerinin raporlarından gelen veriler. Zeminde sondaj yapılıyor ve bu sondajdan alınan numuneler labaratuvara gönderiliyor.Sonunda bu veriler rapor haline geliyor.Bu raporlar kitap gibi resmen, en aşağısı herhalde 60 -70 sayfa falan , içinden çıkarılıp statiğe işlenen değerler için 2 veya 3 sayfaya bakmanız yeterli. Bu kitap tamamen okunuyor mu? yada okunmalı mı?  Bilmiyorum . Biz mimarlar okumuyoruz en azından.
        İşte ilk fakirlik korkusu burada başlıyor. Şimdi proğram hesaplamaları bulunduğunuz bölgenin deprem riskine göre belirliyor. Faraza Karaman için muhtemel olacak olan 7 şiddetine dayanabilen bir çözümü en kötü olması gereken şeklinde planlıyor. Ama proğramın size önerdiği değer 9 şiddetine göre , ne olur ne olmaz payı bırakıyor. Tabi bu proğram müteahhitler tarafından biraz yanlış algılanıyor. ’ Ya o proğramlar olması gerekenden daha fazla demir çıkarıyor halbuki demiri azaltırsan da kurtarıyor, gereksiz yere masraf ‘.Şimdi bir düşünün inşaat mühendisliğini yeni bitirmişsiniz ve proğramı öğreniyorsunuz .Normal bir insan olarak programa sadık kalıp proğram size ne çıkarıp verdiyse sizde onu müteahhite veriyorsunuz .Müteahhitte bir bakıyor ‘Sen çok demir çıkarmışsın sen bu işi bilmiyorsun herhalde ‘diyor. Sonra bir bakıyorsunuz ki anaa … proğramda bir yerlerde ayar varmış bu ayarı oynayınca hem demir sayısı azalıyor hem resmi olarak bina dayanıklı oluyor , çünkü proğram bunu da kabul ediyor. Tabi ki proğramı yeni öğrenen arkadaşımızın piyasadaki notu düşüyor.Belki de iş onun elinden kayıp gidiyor. Öyle hemen yargılamayın inşaat mühendisi arkadaşlarımızı. Bir düşünün piyasada inşaat mühendisi çok ,sizi beğenmezlerse gidebilecekleri çok inşaat mühendisi var .Sizi niye tercih etsinler? Eğer her şeyi resmiyette bir sıkıntı çıkarmayacak şekilde yapıp birde müşterinize kar ettirebilirseniz, siz tercih edilirsiniz. Ormanda işler böyle yürüyor. Bu daha proje safhasında çıkabilecek sıkıntılardan bir tanesi. Tabi ki bu yazdıklarım Karaman için çok büyük riskler oluşturmuyor gibi duruyor. Sonuçta  depremin şiddeti faraza 7 olursa ve zemin yapınızda sağlamsa bunu kimse sorgulamaz .Ama 9 olursa bir anda suçlu olursunuz .Böylece suçluluk göreceli bir hal alıyor.
Neyse , devam edelim ;
      Proje safhasında mimari, statik, mekanik(tesisat, ısınma),elektrik projeleri hazırlandıktan sonra belediye tarafından (2013 ‘ten sonra yapı denetim firmaları tarafından da) incelenir. İncelemeden sonra eksik veya hatalı yerlerde düzeltildikten sonra projeleriniz onaylanır ve yapı ruhsatı düzenlenir.
     Şimdi bir ara verip yapı denetim konusuna bir bakalım;
2013 yılına kadar her ilde böyle bir sistem yoktu , belli başlı pilot illerde deneniyordu.2013 öncesi yapı denetim sistemi yok kabul edelim .Peki kim denetliyordu bu yapıları?
Aslında ilk denetim şantiye şefleri tarafından sonra fenni mesuller ve daha sonra ise belediye tarafından yapılıyordu. Fenni mesullük ve şantiye şefliği genelde proje işini alan mimar ve mühendisler tarafından üstleniliyordu. Düşünün denetleyeceğiniz Müteahhit aynı zamanda sizin müşteriniz. Bir müteahhit olsanız ,en az sorun çıkaran mimar veya mühendisi tercih edersiniz. Çünkü rakip firmalar hep öyle yapmış. Yok ben onlara uymam iyi denetleyen birisi olsun derseniz bunun maliyetini göze almanız gerekecektir. Tahmin edin artık, yapı denetim öncesi binaların düzgün denetlenip denetlenmediğini. Şantiye şefliğine gelirsek ,bugün hala sorunludur. Şantiye şefliğide genellikle proje müellifleri tarafından üslenilmektedir. Eğer fakirlikten korkmuyorsanız fenni mesullük yada şantiye şefliği ücretlerinizi alabilirsiniz. Belki….
        Yani  aynı şekilde müteahhit şantiye şefinin müşterisi konumunda. Mimar yada mühendis olarak okuldan mezun olur olmaz devlet size 30000 m2 lik şantiye şefi olabilme hakkı veriyordu. Piyasada sayınız azsa bu sizin için iyi bir şey, aldığınız sorumluluk haricinde tabiki. Tabi mezun olur olma tecrübe kazanmak için mimarlık mühendislik bürolarına gidersiniz .Eğer fakirlikten korkmuyorsanız hiçbir şantiye tecrübeniz olmamasına rağmen şantiye şefliği haklarınız, girdiğiniz büro tarafından kullanılıyorsa ,maaşınızın haricinde şantiye şefliklerinizin parasını alabilirsiniz. Ama bu talebiniz size işe alınmama maliyetini getirecektir. Ben ve benim gibi yeni mezun arkadaşlar o dönemlerde asgari ücretin bir tık üstü maaşla işe girebilmek için tabi ki bu şantiye şefliği haklarımızı bedava vermek zorunda kaldık ,hem de kendi meslektaşlarımıza .Meslektaş patronlarımız müşteriye veli nimet gözüyle bakılması gerektiği için ‘Zaten bizde işi anlaşırken müteahhitlerden şantiye şefliği parası almıyoruz ‘diyorlardı. İyi ama bu şantiye şefliğine imza attığınız zaman binayı projesine uygun bir şekilde inşa ettirme ve yeterli iş güvenliği önlemlerini alma yükümlülüğünün altına giriliyor.Sizi şöyle ikna ederler; ‘Korkma bizde çoğuna imza attık bir şey olmadı sana da bir şey olmaz ‘.
       Şimdi artık hakkını verelim şantiye şefliklerinden para alınıyor. Fakat aldığınız paranın 1 aylık değeri  eğer sigara kullanıyorsanız yarım aylık sigara masrafınız kadar. Durum böyle olunca şantiye şefliği uygulamada sadece imza atmakla kalıyor. Nasıl olsa mimar ve mühendis bolluğu var ,siz imza atmazsanız yerine bir başkası bulunur. Diyelim ki şantiye şefleri gerçekten hak ettiği parayı kazanıyor. Veli nimetinizin inşaatına gidip projeye aykırı bir durum gördünüz yada iş güvenliği konusunda kusurlar var .Eğer fakirlikten korkmuyorsanız veli nimetinize bunları yapmasını diretebilirsiniz. Tabi ki ertesi gün yerinize başka biri gelmezse. Ormanda işler aynen böyle yürür. Bu anlattıklarım profesyonel inşaat şirketlerinde böyle olmayabilir ama yapı stoğunun büyük bir çoğunluğu bu şekildedir.
         Peki 2013 ten sonra yapı denetim sistemi çıkınca ne oldu?
2013 ten 2018 yılına kadar yapı denetim sistemi şu şekilde çalıştı;
Müteahhit aynı proje müellifleriyle serbest piyasa koşullarında anlaştığı gibi yapı denetim firmalarıyla da anlaştı. Olaya bakın ;Kendinizi denetlettirmek için serbest piyasa koşullarında pazarlığınızı yapıp ,parasını ödeyip yapı denetim firmanızı tutuyorsunuz. Aslında yapı denetim ücretlerinde müşteriniz için öyle direk fiyattan indirim yapamazsınız. Çünkü bu ücretleri yapı denetim, müteahhitlerden kendisi alamıyordu. Müteahhit bu ücreti bakanlığın belirlediği liste fiyatına göre direk il muhasebe birimlerine ödemek zorundadır. Bu zorunluluk aslında yapı denetimleri serbest piyasa koşullarından koruyarak denetleme mekanizmasının bozulmaması için vardı. Ama tabi ki bizim ormanda çok zeki meslektaşlarımız bunu da delmenin bir yolunu buldular. Piyasada  proje üreten mimar ve mühendis meslektaşlarımızın bazıları hemen yan dairelerinde yada aşağı katlarında kendilerine yeni ortaklar bularak bir yapı denetim şirketi kurdular. Yapı denetimin ücretini müşterilerine daha cazip gösterebilmeleri için hazırda bulunan proje ofislerindeki ürettikleri projeleri yapı denetime kurban ettiler. Böylece Proje ücretlerinden kısabildikleri kadar kısıp işin yapı denetim kısmını da kendilerine çekebilmiş oldular. Hem yapı denetimden kazanıp hem de azda olsa projeler çizerek harçlıklarını çıkardılar. Çıkan projelerin niteliğini tahmin edin artık. Normalde proje üretenlerin yapı denetim yapmaları yasak olmasına rağmen bu böyle oldu .Bu durum yapı denetimi olmayan mimar ve mühendislerin proje değerlerini çok düşürdü .Bugün yapı denetimin bu saçama sistemi değişmesine rağmen hala proje fiyatları o günlerin etkisinde acı çekiyor. Birde müşterinizi nasıl doğru düzgün denetleyebilirsiniz ki? Siz çok sorun çıkarırsanız başka yapı denetimlere gideceklerdir. Her hangi bir proje ofisiyle bağı olmayan yapı denetimlerde vardı elbette ama müşteri memnuniyeti hepsi için geçerli bir sorundu. Bu durum 2018 e kadar bu şekilde devam etti. Sonra yapı denetim yönetmeliği değişti. Artık yapı denetimler müteahhitler tarafından seçilmiyor, pazarlık yapılmıyor. Artık yapı denetimler devlet tarafından daha adaletli bir şekilde  belirleniyor ve atanıyor. Bu şekilde 2018 den beri yapı denetimlerindeki bu anlamsız sistem son buldu. Bütün sıkıntıları çözdü mü? Bilmiyorum ama önceki sistemden çok daha iyi en azından. Şimdi artık ,müşterinin gözüne girebilmek için 3-4 elemanını belediyede tutup ruhsat alma sürecini canla başla takip etme işini mimarlara bıraktılar ama, olsun ne diyelim .Temennimiz şantiye şefliklerinde de aynı şekilde müşteri ilişkisinin kırılmasıdır. Çünkü şantiye şefi inşaatta projeye aykırı ve tehlikeli bir durum görüp ,imalat yapılmadan önce müteahhite bir ayptırımı olursa ; hem aksaklıkların önüne geçilmiş olur hemde müteahhitin imal ettiği yapıyı tekrardan yıkılmasının ve bunun müteahhite doğurabileceği masrafın önüne geçilmiş olur.
         Bu anlattıklarımda her taşın altından müteahhitler çıkyor gibi görünebilir. Ama bir müteahhit olduğunuzu düşünün ; diğer müteahhit arkadaşlarınız yada rakipleriniz bu düzene ayak uydururken ,siz yok ben iş nasıl olması gerekiyorsa öyle yapacağım dediğiniz zaman , bu işin maliyetine katlanırsınız ve işinizi bilmiyor gözüyle bakılırsınız. Ve bu maliyetleride kimseye anlatamazsınız .Yani fakirlikten kormuyorsanız kendi polisiniz olup daha sağlam daha kaliteli binalar yapabilirsiniz. İşini dürüst yapmak bu dünyada her zaman maliyetlidir. Ahiret için ise (Tabi inancınız varsa) çok karlıdır. Ama işte öleceğiz de ……ahirete gideceğiz de …… uzak diyarlar değil mi?
       6 Şubat 2023 günü Allah (C.C) bize o uzak diyarları 45 saniyede nasıl yakın edebileceğini gösterdi.
       Evet ….Saygı değer Akademisyen hocalarımız ,sayın kanun yapıcılar ve yönetmelikleri hazırlayan devlette görevli abilerimiz; Ormanda işlerin bir kısmı bu şekilde yürüyor ,benim bilmediklerimde var ,bilip de meseleyi uzatmamak  için  yazmadıklarımda var ama özet bu.
       Yazımı bir Ayet-i Kerimenin mealiyle  bitirmek istiyorum,  Saygılarımla…..
        
‘Şeytan içinize yoksulluk korkusu düşürür ve çirkin şeyler yapmanızı emreder. Allah ise kendinden bir bağışlama ve lütuf sözü vermektedir. Allah her şeyi kuşatmakta ve her şeyi bilmektedir.’  (Bakara Suresi-268. Ayet)
 

  • 86